14 Ekim 2012 Pazar

LANET OLASI BÖCEK


  Olcay kalkıp geldi.Sürekli bir hareket/zaman düzleminde hiperaktif yaşam tınıları seziliyordu.Yani herkes seziyordu bunu ama Olcay’ın sahibi bile dile getirlemiyordu çoğu zaman.Olcay’ı saklama telaşıyla ara veriyordu bazen olaylara bazense apaçık belli ediyordu bir Olcay’a sahip olduğunu.Kıskandırma niyeti falan olmadığını yerli yersiz ifade ediyordu.Saat üçe geliyordu ve anlamsızca “Rainy Night in Georgia” şarkısını aynı gece otuzikinci defa dinliyordu daha da kaç kez dinleyecek hiç birimiz bilmiyorduk.
          Bazı  geceler hepimize olurdu,7 güzel arkadaştık biz.Oturup Olcay’dan konu açardık nedensiz.Zaten nedensiz yaşıyorduk.O zengin adamın evinde bir pikap vardı ne kendisi dokunur ne de bize izin verirdi.Ne acı!Zengin adam pikabına değer verirdi oysa o pikap ile ne bir anısı ne de değer verebileceği manevi bir yeri vardı.Yeri gelmişken iki cümlelik manifestolar yazardık biz,yedi güzel arkadaş.Soğuk çay içer Olcay hakkında konuşurduk,bir yeraltı tarikatı gibi,sessiz ve tıslayarak.
        Olcay kalkıp geldi.Yüzü mutlu bir narinlikle parıldıyordu.Aşık olmuş lanet olası böcek,aptal aptal gülüyordu.”Kimse Olcay’sız yaşayamıyor,usta!”dedi apansız açılıp kapanan gözleri ve derin soluk alıp verişiyle.Kafasındaki iki anten sallanıyordu,anlamlı anlamlı bakıyordu.Lanet olası böcek,Olcay.
         “Kimse Olcay’sız düşünemiyor!”dedim.Elimde olsa ellerimde oracıkta onu öldürürdüm.Bir Olcay’ın dünyaya ne iyiliği olabilir ki...
          Lanet olası şapşal böcek...
       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder